11 Haziran 2016 Cumartesi

Artı üçyüzyedinci gün

Ben hala tutup birbuçuk yaşında teyzesi, amcası diyorum. Halbuki ikinci üçyüzlü günlere gelmişin. Yani artık yirmi aylık falan demeliyim herhalde.

Bugün deniz kıyısına gittik Kurabiye. Ortalığı kasıp kavuran ve neredeyse ayak bileklerine gelen mayonla on numaraydı karizman. Bir yengeç bacağı buldum ben, geri kalan her yeri yenmiş idi. Gece hareketli imiş Caddebostan sahilde onu anladık.

TSH kontrolün vardı yine, değerlerin arzu ettiğimiz seviyeden biraz daha yüksek, o yüzden ilacın dozu arttı. Önce biraz üzülmüştüm, aslında kan alınan gün çığlığı bastığın için ve kan alındıktan sonra uzun uzun elini tutup ağladığın için dertlenmiştim, bir de değerler pek güzel çıkmayınca hepten kaçmıştı tadım.Şimdi düşüdükçe normalliyorum, buna da şükür diyorum.

Ben bugün hayatımda ilk defa İstanbul'da denize girmiş oldum Kurabiye. Çok sevdiğim kitabımı bitirdim gözlerim hafif yaşlı. Babaannenin mayosunu ödünç aldım, daldım suya. Umarım bir gün senin için de nasip olur bu güzellik. Yani şöyle sen kendini bilirken biraz biraz, yoksa ben seni sokarım cup cup yakınlarda zaten.

Sen büyüdükçe sanki uzaklaşıyorum bu yazma işinden. Ondan, iyi ki sen miniminicikken uzun uzun yazmışım Kurabiye. Yazmak bana çok iyi gelmiş, seni büyütürken ben sakinleştirmiş, güçlendirmiş, gülümsetmiş güzelim.

Sık sık dediğim gibi, ço tatlısın Kurabiye. Ömrün uzun, huzur dolu ve sevdiklerinle beraber olsun.

Öptüm seni uykulu ve hafif güneş yanıklı kol içlerinden...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder